Yayınevi izin vermediği için bu kitabı burada yayınlayamıyorum.
Bu kitabı neden yazdım? Yıllardır kafamı kurcalayan bir soru vardı: İnsanlar hayvanlara neden bu kadar kötü davranıyor? Davranışlarımızın kökenlerini çok eski çağlarda bulabileceğimi düşünerek Paleolitik Dönemde insanların nasıl yaşadığını, hayvanlarla nasıl bir etkileşim içinde olduklarını araştırdım. İnsanlar vahşi hayvanlar karşısında savunmasız birer av olmaktan kurtulmak için taş, sopa, mızrak, ok ve yay gibi silahlar kullanmaya başladıktan sonra doğa üzerinde hakimiyet kurdular fakat o dönemde yaşadıkları korku ve dehşet belleklerinde yer etti. Son kırk bin yıl içinde birçok hayvan türü evcilleştirildi fakat daha önceki binlerce yıl boyunca insan da, aynı vahşi hayvanlar gibi, acımasız besin zincirinin bir halkası idi. Bugün birçok davranışımızın temelinde hâlâ o zamanlardan kalma içgüdüler, dürtüler, korkular ve şüpheler yatıyor. İnsanlığın kurmuş olduğu uygarlık, doğayı alt etmek ve hayvanları kontrol altına almak amacıyla türcü insan-merkezli kültürü yarattı. Ancak zekâmızla ve bilgimizle ilkel duygu ve düşünceleri geride bırakıp diğer canlılara saygı göstermenin zamanı gelmiştir. Artık vahşi doğada yaşamıyoruz. Ben, bugün hayvanlara kötü davranan insanların Taş Devri davranış kalıplarından kurtulabilecek zihinsel kapasiteye sahip olmadıkları için hayvanlara nefret, şüphe ve şiddetle yaklaştıklarını düşünüyorum. Bu tür insanlar arasında eğitimsiz, eğitimli her meslekten, her kültürden kişiler olabilir; örneğin laboratuvarda hayvanları kesip biçen profesör ile mezbahada hayvanları kesip biçen kişinin hayvanlara bakış açısı aynı insan-merkezli kültürden kaynaklanıyor.
Kitapta yer alan beş öykü ile geçmişten günümüze ve geleceğe uzanan bir süreçte insanların birbirlerine, doğaya ve hayvanlara karşı davranışlarını anlatmaya çalıştım. Geçmişi değiştiremeyiz ama gelecek bizim elimizde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder